06/01/2025
Uzaylılar Üzerine
Reading Time: 3 minute
Kişi oğlu, iki bacaklı bir yaratıktan dahası değildir. Evrendeki değeri dört bacaklılardan bir eksik de değildir bir artık da. Yalnız bir ayrımı varsa; o da sıklıkla kendini öteki yaratıklardan daha aşağılık kılmasıdır. Kişi oğlunun bağımsız istenci, ona diğer yaratıklardan daha aşağılık, kötücül bir varlık olabilme yetkinliğini sonuna dek tanır.
Hani şu uzaylı betimlemelerini bir düşünün. Gövdeleri bizimkine benzeyen, büyükçe bir başı, büyükçe gözleri, küçük bir ağzı olan, uzun boylu, kılsız, yassı derili yaratıklar. Bizlerden çok daha gelişmiş olan bu varlıkların bir de gökyüzünde süzülen araçları vardır. Bu varlıkların kimimizi kaçırarak üzerimizde bizlerin anlayamayacağı deneyler yaptıklarını düşler, bundan ötürü kaygıyanırız. Bu deneyleri niçin yaptıkları, ne işe yarayacaklarıysa kimselerce bilinmez.
Uzaylı dediklerimiz, özünde bizlere ne de benzerler, öyle değil mi? Yaptıklarımızı şöyle bir gözden geçirdiğimizde, kendileriyle oldukça ortak yanımız olduğu açığa çıkar. Şu işe bakın; biz de gücümüzün yettiği varlıkları alıkoyarak üzerlerinde türlü deneyler yaparız. Denek yaratıkların bu deneylerin niçin olduğuna yönelik en ufak bir düşüncesi bile olmaz.
O yaratıklar dile gelse de bizleri betimleyecek olsalar ne derlerdi dersiniz? Bizler için “büyükçe bir başı, iri gözleri, ufak ağzı olan, uzun boylu, kılsız, yassı derili yaratıklar” demesinler sakın? Sakın o korkunç betimlemeler eşliğinde “uzaylı” diye adlandırdığımız varlıklar gerçekte bizler olmayalım?
Burada bu deneylerin acımasızca olduğunu, yapılmaması gerektiğini, yaptıklarımızı “kötülük” olarak nitelendirdiğim anlamı çıkmasın. Kötülük de iyilik gibi, güzellik gibi göreceli bir kavramdır. Bizler adına iyi olan, başkaları için korkunç kötü olabilir. Neyin iyi, neyin kötü olacağı da yalnızca bizlerin bakış açısına bağlıdır. Aşağılık kişioğlu neyin iyi olduğuna inanırsa o iyi olur; sonucunda başkaları adına çok acı sonuçlar doğuracaksa bile.
Beni kızdıran bu tür eylemlerin varlığı değildir. Beni kızdıran; kişioğlunun suçu başkalarına atarak kendini avutmasıdır. Gönlü tüm yaptıklarından ötürü suçluluk duyar. Kişi soyu da diğer bütün varlıklar gibi varlığını en iyi biçimde sürdürmek ister. Bu istek arada bir yıkım da getirir. İşte bu yıkımın yarattığı suçluluk duygusu; gönlünün yakasını bir türlü bırakmaz. Eylemlerinin sonucunda kendine ne denli güzel bir ortam oluşturmuş olursa olsun; içten içe gönlünde duyduğu o derin sıkıntı, onun bu ortamın tadını çıkarmasına engeldir.
Öte yandan kişioğlunun kimi dişi bireyleriyse bu türlü deneyler sonucu elde edilen, yalnız üreme seçiliminde öne çıkmak uğruna kullandıkları boyalar olmadan da edemezler. Bu süs gereçlerinin neyle elde edildiğini, kaç yaratığın doğru üretim için denek olarak inanılmaz acılar bilseler de inanmak istemezler.
Süslenme gereçlerinin üretimi gibi örnekler çoğaltılabilir. Kişi oğlunun yaşamı boyunca kullandığı birçok gereç, başka yaratıkların üzerlerinde yapılan türlü deneyler sonucu geliştirilmiştir. Bu yük, kendileri bilincinde olmasa da onların tinini sızlatır.
Gerçekte tin diye bir olgu da yoktur. Bizim tin diye, ruh diye adlandırdığımız olgu; kişiliğimizin, duygularımızın, gönlümüzden geçenlerin bir bileşiminden ileri gelir. Ben bu yaşam gücüne çoğunlukla “gönül” demeyi yeğlerim. İşin gerçeği; bizim tin diye adlandırdığımız olgu bilinçten ayrı olmasa da, ben de benden öncekilerinin yaptığını yaparak tine daha duygu dolu anlamlar yüklemekteyim.
Kişi oğlunun elinden bu sızıyı dindirecek bir iş gelmez. Gelir de, işine gelmez. Bu konuda onu suçlamam. Sağ kalıp varlığını sürdürmesi bir yandan da bu deneylere bağlıdır. Bu sızıyı biraz olsun dindirebilmek için istemsizce o acınası yaratıklarla duygudaşlık kurar. Bu kez denek kendileri, deneyciyse uzaylı dedikleri düş ürünü varlıklardır. İşin gülüncü, bu varlıkların özünde kendileri olduğunu bile anlayamazlar. Hani derler ya: “Maymun bakar güzgüye, adını koyar özgeye”.
Uzaylılar, yalnızca şeytanın biçim değiştirmiş olanıdır. Kişi oğlunun gözünde, kendisi adına bellediği bir günah keçisinden ötesi olamazlar. Bu günah keçileri, bir yılanın deri değiştirmesi gibi belirsiz aralıklarla biçim değiştirirler. Hangi kılığa bürünürse bürünsün, kendisiyle ilgili tek önemli olan; kişi oğlunun kurtarıcısı olma yükümlülüğüdür. Kendisinden tek beklenen, bir İsa olmasıdır. Kişi denen bu aşağılık yaratıklar, kendi biçtikleri bu düş ürünü varlığın biçimi neye benzerse benzesin ona bir İsa kılığı yükler, sonra da gereğince kazığa gererler. Kendi suçlarından arınmaları için İsa belledikleri o olgunun olanca acı çekmesi, sonra da ölüp yeniden dirilmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Bunlar Tanrı bellediklerini bile öldürmüş kimselerdir. Bir tür suçluluk duyuyor olsalar gerek; bu nedenle olmadık işlere sorgusuzca inanırlar. Onlara, inançlarını birazcık sarsacak bir gerçekten söz etmeye kalkacak olsanız oracıkta kendinizi İsa’nın yanındaki kazığa gerilmiş bulursunuz. Kişi oğlu budur; durmadan avutulması gereken acınası bir varlıktır. Kişi oğlu, kendi suçunu kendisinden bilemeyecek denli güçsüzdür.